ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİ EĞİTİMİ TARİHÇESİ
Erken çocukluk dönemi eğitimi geçen yüzyılda başlamıştır. geliştirilen eğitsel programlardan dördünün, şu anda varolan uygulamalara etkisi oldukça fazladır. Bunlar; Friedrich Frobel’in anaokulu, Robert Owen’ın Okulu, Rachel ve Margaret Mc Millan’ın anaokulu ve Maria Montessori’nin Çocuk Evi’dir.
FROBEL’İN ANAOKULU
Friedrich Froebel /1782-1852) 1837’de Almanya’da Blankenburg’da ilk anaokulunu açtı. Froebel, dünyayı tanrının göründüğü ve çalıştığı yer olarak düşünüyordu. İnsanın sorumluluğu dünyayı ve dünyanın içinde kendi rolünü anlamaktı. Froebel insanın doğuştan iyi olduğuna inanıyordu. Çocukların iyi birer yetişkin olarak yetişmeleri için, onlara özgürlük vermek gerekiyordu. Özgürlük sonuçlarından korkulmadığında, gelişimin temeli olarak kabul edilmeliydi. Bu varsayıma göre, eğitim rolü doğal olarak oluşmayan bir şeyi yapması için çocuğu değiştirmeye çabalamaktan çok, doğal gelişimi desteklemek olarak görülüyordu.
Froebel, gelişimin evreler içinde oluştuğunu söyler. Her evredeki gelişme, daha önceki evredeki gerçekleşmesi gerekenlerin tam olarak gerçekleşmesine bağlıdır.
Froebel’in anaokulunun amaçları, çocuğun gelişimini desteklemek ve evrelerle ilgili kavramları, özellikle bütünlüğü anlamasına yardım etmektir. Anaokulun’nda Froebel’in kendi geliştirdiği insan, tanrı ve doğanın bütünlüğünü sembolize eden materyallerle çalışmanın yanı sıra, doğa çalışmaları (bitki ve hayvanların ve doğa olaylarının gözlenmesi, gözlemlerin tartışılması) çeşitli el etkinlikleri, aritmetik ve yazma, hayali hikayeler ve peri masalları anlatma üzerine yoğunlaşılıyordu. Froebel, doğa çalışmaları yoluyla çocuklarda kuvvetli dini duygular uyandırmaya çalışıyordu.
Froebel, öğretmenin daha az öğretici ve daha çok çocukları izleyici olarak hareket etmesi gerektiğine inanmaktaydı.
ROBERT OWEN’ın OKULLARI
Sosyal felsefeci olan Owan’a göre toplum, insan gereksinimlerini doyurmak için uydurulan bir kavramdır. İnsanın birinci güdüsü mutluluğu aramaktı. Bireysel mutluluk, bütün toplum için mutluluğun sağlanmasıyla elde edilebilirdi. Toplum ve toplumun bütün kurumları, bütün bireyleri için mutlukluğun maksimum miktarda sağlanmasıyla ilgili olmalıydı.
Owan’a göre bilgi, bireyin çevresindeki nesnlerden elde edilir. Doğru ve yanlış kavramları, davranışın doğal sonuçlarından öğrenilebilir. Suni ödül ve cezaların, çocuğun eğitiminde yeri yoktur. Bireyin karakterindeki her kusur, onun yaşadığı yerin şartlarının ve aldığı eğitimin sonucudur. Bireyin yaşadığı yerin şartları ve aldığı eğitimin yapısı değiştirilerek, bireyin ve bütün toplumun karakteri değiştirilebilir. éBu şekliyle özel eğitime uygunluk göstermektedir.”
Owen’ın anaokulunun amacı, çocukları iyi alışkanlıklarla eğitmekti. Bu alışkanlıklardan en önemlisi onun arkadaşını mutlu etmeye çalışmasıdır. Ayrıca çocuklara iyi okumaları, okuduklarını anlamaları, tarih, coğrafya, hayvan ve bitki alemi, yazı ve aritmetik kurallarını anlamaları öğretilirdi. Bunlara ek olarak kızlara, dikiş dikme, yemek pişirme ve çeşitli ev işi becerileri öğretilirdi. Sonuç olarak çocuklar, her konuda mantıklı kararlar almaya yeterli hale getirilmeye çalışılmaktaydı. Derslerde işitsel ve görsel araçlar yaygın olarak kullanılırdı.
Okulda kullanılan öğretim metodu, şefkate dayalıydı. Çocuklar davranışları için cezalandırılmadılar ya da ödüllendirilmediler. Çocuklara her davranışın sonuçları gösterildi. Geliştirilen ilişkiler mutluluk için sevgi ve karşılıklı ilgiye dayalıydı.
MONTESSORİ METODU
Bir tıp doktoru olan Maria Montessori, Jean Itard ve Edouard Seguin’le çalışmalarının sonunda zihinsel engelli çocuklar için açılan bir okulun müdürlüğüne getirildi. Geliştirdiği eğitsel metodun zihinsel engelli çocuklarla başarılı olması sonucunda, normal çocuklarla da denenmesine karar verildi. Roma’daki gecekondu bölgesi çocukları için, Montessori okulları açıldı. Çok geçmeden dünyanın çeşitli yerlerinde Montessori Okulları ve Montessori Öğretmen eğitim programları açıldı. Montessori’ye göre çocuk gelişirken çeşitli öğrenmeler için yeterlikler sağlayan bir dizi ardışık evreden geçer. Öğretmen, gelişimi destekleyecek yaşantıları sağlamak için, her evrenin ortaya çıkışını gözler. Hareket özgürlüğü, çocuğun öğrenebileceği yeni durumları arayıp bulmasına fırsat verir. Oysa geleneksel okul sistemi, çocuğun yapısına ters düşmektedir. Çünkü, çocuğa uygun yaşantı sağlamak yerine, onu topluma uyan bir yetişkin olmaya zorlamaktadır.
Montessori, çocuk bir yaşantıya hazır olmadığında öğretmenin, çocuğun içsel yapısını düzenlemesi için beklemesini önerir. Çocuk kendi kendini biçimlendirmelidir. Öğrenmen bir gözlemci ve davranış biçimlendirici ve ders veren kişi olmak yerine insan gelişimini öğrenen kişi olmalıdır. Okulun rolü, minimum yetişkin düzeltmesiyle, çocuğa öğrenecek bir çevre yaratmak olmalıdır.
Montessori programının amacı, çocuğun genel gelişimini desteklemektir. Programda duyusal-motor, zihinsel, dil, bahçıvanlık ve doğa çalışmaları yer almaktadır. Montessori, bütün okulların bahçelerinin olması gerektiğini öne sürer. Bahçe, çocukların bahçıvanlık çalışmalarının sonuçlarını görmelerine sebep- sonuç ilişkilerini anlamalarına ve sonuç elde edinceye kadar beklemeyi öğrenmelerine yardım eder.
Montessori metodu, bir kendi kendine eğitim metodudur. Çocuklar materyallerle etkileşim yoluyla öğrenirler. Materyallerin çoğu, çocukların doğru yapıp yapmadıklarını hemen anlamalarını sağlayan kendi kendini düzeltici özelliğe sahiptir. Hiç grup dersi yoktur. bire-bir dersler kısa, basit ve amaçlıdır. Öğretmen kendisini derse mümkün olduğunca az sokar. Çünkü fazla konuşma çocuğun dikkatini, öğretmenin hareketlerinden çok konuşmasına çektiğinden, öğretmen çok az konuşarak çocuğa aracı kullanmayı model olarak gösterir.
MC MİLLAN ANAOKULU
1911’de Rachel ve Margaret Mc Millan tarafından İngiltere’de kurulan anaokulu 2-7 yaş çocukları için ayrı bir kurum olarak düşünüldü. Anaokulunun amacı, zengin ailelerin çocuklarına sağlandıkları olanakları, yoksul çocuklara da sağlamaktı.
Mc Millanlar, çocukların ilk yıllar boyunca sağlıklı olmadıkça uygun gelişemediklerini fark etmişlerdi. Yeterli beslenme, temizlik, açık hava ve sağlıklı bir çevrede yaşama, gelişme ve eğitimin temel gerekleriydi. Ayrıca algısal motor gelişimin, eğitimin temeli olduğuna inandılar. Hayal gücüne (imgelem) fazlasıyla önem verdiler.
Anaokulunun amacı, küçük çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimini desteklemekti. Anaokulunda eğitim ve bakım birleştirilmişti. Öğretmenler aynı zamanda birer hemşireydiler. Okulda öz-bakım algısal-motor etkinlikler, çocukların kendilerini ifade etmelerine yarayan sanat etkinlikleri, hayvanlar ve bitkilerle ilgili yaşantılar yer alıyordu. 5 yaşından itibaren okuma- yazma ve aritmetik de öğretiliyordu.